Bilim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bilim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Biyonik Göz



Biyonik Göz, Görme özürlüler yapay retina sayesinde yeniden ışığa kavuşabilecek. 


Kariyeri boyunca 23'ü altın 50'nin üzerinde madalya kazanan Tim Reddish, madalyalarının çok azını görebildi.
Geçirdiği hastalık sonucu 31 yaşında görme duyusunu kaybeden Tim Reddish, gözüne yerleştirilen yapay retina sayesinde yeniden ışığa kavuşabilecek.
Reddish, Oxford Göz Hastanesi'ndeki implant denemelerinde gönüllü olan tamamen görme özürlü 9 İngiliz’den bir tanesi.
Denemelerde gözün arka tarafına yerleştirilen yapay retina, çip yardımı ile görüntüyü beyine aktarıyor.
Ünlü yüzücü yapay retinanın faaliyete geçtiği anı "Sanki karanlık bir odanın ortasında bir kibrit çakılmıştı. Test laboratuarlarının aydınlık ortamında masanın üzerindeki objeleri seçebiliyordum ve çoğu zaman saati okuyabiliyordum" sözleri ile anlattı.
Reddish, kazandığı madalyaların bulanık hatlarını bile görmenin kendisi için çok şey ifade ettiğini dile getirdi.

Kaynak
Uçan Araba Geliyor

Uçan Araba Geliyor





2020'de herkes göklerde olacak 


ABD'li Terrafugia şirketi, karada gidecek Transition adlı uçağın ardından herkesin kullanabileceği uçan otomobil tasarımı yapıyor. Şirket, TF-X adı verilen uçan arabayı 2020 yılında satışa sunmayı amaçlıyor.
Bilim kurgu filmlerinde her görüldüğünde ‘Ne zaman yapacaklar?’ diye düşünülen uçan arabaların artık filmlerden gerçek hayata geçmesine az kaldı. Terrafugia şirketi yarı sedan yarı özel jet iki koltuklu, 4 tekerlekli ve kanatlı Transition model aracın 2 yıl içinde satışa çıkacağını açıkladı. Bu araç uçabilme özelliğiyle beraber karada da normal otomobil olarak kullanılabiliyor. Videoda görülen ve üzerinde çalışmaları devam eden TF-X model araç ise herhangi bir garaja girebilecek ölçülerde ve yerden havalanmak için bir uçak pistine ihtiyacı yok. Bu araç için en az 10 yıl daha beklmemiz gerekiyor.


Kaynak


Mars'ta Çiçek ve Yılan İzleri




NASA'nın Mars araştırmalarında garip bulgular gündemde. 


İnsanoğlunun Kızıl Gezegen üzerindeki araştırmaları tüm hızıyla devam ediyor. NASA'nın Curiosity aracından gelen son bulgular, Mars'ın geçmiş dönemlerinde yaşam barındırdığına dair şüpheleri biraz daha güçlendiriyor.
MARS'tan gelen yeni fotoğraflarda, yılana benzer bir taş ve çiçeğe benzer kalıntılara rastlandı. Yılana benzer kalıntının Snake Valley, yani Yılan Vadisi'nde bulunmuş olması ilgi çekti. Ayrıca ek bilgi vermek gerekirse,19 Aralık 2012'de gelen fotoğraflardan birinde de, Mars yüzeyinde çiçek kalıntılarına rastlandığı iddia edilmişti.

NASA'nın Mars üzerindeki çalışmaları nereye varacak bilemiyoruz fakat, çalışmalar gerçekten takdire şayan. Bakalım Mars'ta daha ne gibi garip kalıntılar karşımıza çıkacak.

Zemzem suyunun sırrı çözüldü





Zemzem suyunun bu özelliği ilk defa keşfedildi. Ezan okunduğunda berraklaşan su, çan sesi geldiğinde kararıyor. 


Japon ve Alman bilim adamları zemzemle ilgili hayrete düşüren açıklamalarda bulundu. Zemzem ezan okunduğunda berraklaşıyor, çan çaldığında ise kararıyor.
Uzun yıllardır zemzem suyu ve kristalleri üzerinde araştırma yürüten bilimadamları kaynağın sırlarını çözdü. Ren Nehri'nin suyundan içen kişinin enerjisinin azaldığını belirleyenAlman bilim adamı Dr. Knut Pfeiffer, sular üzerine araştırma yaparken bir şekilde bir miktar zemzem bulur ve içer, 35 dakika sonra da rahatladığını hisseder.

ZEMZEM BİR KOVA SUYU TEMİZLİYOR
Araştırmasını derinleştiren Alman bilim adamı Dr. Pfeiffer, şaşırtıcı bir gerçekle karşılaşır. Zemzemin mayalama özelliği bulunduğunu, bir bardağının bir kova şebeke suyunutemizlediğini, bu özelliğiyle bile enerji ve şifa kaynağı olduğunu tespit eder. Dr. Pfeiffer, "Su her şart atlında değişmiyor ama değiştiriyor. Çok acayip bir deney yaptım. Bir damla zemzem suyuna yüz damla normal su karıştırdım. Sonuçta gördüm ki suyun hepsi zemzeme dönüşmüş. Sonra bir damla zemzeme bin damla normal su karıştırdım. Ve yine gördüm ki hepsi zemzeme dönüşmüş. Bunun sebebi nedir, neden? Zemzem'de öyle bir enerji var ki başkasını değiştirir ama kendi değişmez" diyor.
EZAN SESİYLE PARLIYOR, ÇAN SESİYLE KARARIYOR
Zemzem kristallerini mikroskop ortamında inceleyen Japon bilim adamı Dr. Masura Emot , suyun moleküler (kristal) düzeninin değişen frekanslara göre farklılaştığını görür. Zemzem kristallerinin çan sesinde karardığını Kur'an-ı Kerim ve ezan sesinde ise parlaklaştığını fark eder. İncelemede her bir kristalin, Kâbe-i muazzamaya benzeyen bir doku oluşturduğu, zemzemin çan sesinde kristallerinin karardığını, Kur'an-ı Kerim ve ezan sesinde ise parlaklaştığını ve netleştiği tespit edildi.

Zemzem üzerine kaleme aldığı kitabı Japonya'da en çok satanlar arasına giren Dr. Emoto'ya göre zemzem, fiziksel ve kimyasal özellikleri bakımından yeryüzündeki bütün sulardan farklı. Dr. Emoto, "Zemzem, çevresinde cereyan eden bütün değişimleri hafızasına alıyor. Yapısı çok farklı. Bu, onu dünyadaki diğer elementlerin efendisi yapıyor. Müslümanların niçin hastaları tedavi etmek ümediyle Kur'an-ı Kerim'den sûreler okunup, suya üflediğini daha iyi anlıyorum" ifadesini kullanıyor.

İsteyen herkes elektriğini kendi üretebilecek




Lisansız elektrik üretiminin önündeki engeller kalktı. 


Artık isteyen herkes kendi elektriğini rüzgar enerjisi, güneş enerjisi ve su gibi kaynaklardan üretip fazlasını satabiliyor.
Örnek uygulamalardan biri İzmir'de hayata geçirildi.
İzmir'in Menderes İlçesi'ne bağlı Gümüldür Beldesi'nde yer alan Devlet Su İşleri Eğitim ve Dinlenme Tesisleri elektriğini, rüzgar ve güneş enerjisininden kendisi üretiyor.
Rüzgar ve güneş enerjisinden üretilen elektrik akülerde toplanıyor, gerektiğinde buradan devreye giriyor.
Yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretimi hayata geçiyor
Yenilenebilir Enerji Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Numan Sabit Çetin;
"Lisanssız herkes, şahıs da olabilir, kurumsal kimlik olabilir, kendi tüketmiş olduğu elektrik enerjisini rahatlıkla güneş, rüzgar, biyokütle, jeotermal gibi hangi yenilenebilir enerji kaynağı varsa bu kaynaktan veya bu kaynakların birlikte olduğu hibrit bir sistemden karşılayabilir" diye konuştu.
Siteler, tesisler, küçük ve orta büyüklükteki işletmeler, hatta müstakil evler bile bu uygulamadan yararlanabiliyor.
Üretilen enerji fazlaysa şebekeye satılıp gelir elde edilebiliyor.
Teknoloji yerli olursa teşvik primi de var.
Türkiye'nin rüzgar enerjisi potansiyeli Almanya'nın 7 katı.
Çetin; "Türkiye'nin 280-300 milyar kilovat saat elektrik enerjisini rüzgardan karşılayabileceğini ama bununbelki 30 - 40 yıl sonra gerçekleşebileceğini" söyledi.
Kendi konutu için elektrik üretmek isteyenlerin elektrik dağıtım şirketlerine müracaat etmesi gerekiyor.


kaynak:trthaber

Bitkilerden altın elde edilecek




Bilim, ‘para ağaçta yetişmiyor’ sözünü tersine çevirebilir. Uluslararası bir araştırma ekibi, kültür bitkileriyle altın toplamanın ve hasat etmenin yolunu buldu. 


Bilim insanları, altını doğal yöntemlerle elde etmenin yolunu bulmuş olabilir. Bitkilerin topraktaki değerli metalleri vermesini sağlayan yöntemin başarılı olması halinde, altın yerin altındaki kimyasal tepkimelerle değil ancak biyolojik süreçlerle ortaya çıkabilir.
Livescience sitesinin haberine göre, ‘phytomining’ adı verilen yöntem, bitkilerin topraktaki değerli metalleri ortaya çıkarmasını sağlayarak altın elde etmeye dayanıyor.
Bazı bitkiler, kökleri sayesinde nikel, kadmiyum ve çinko gibi metalleri yapraklarında toplama yeteneğine sahip. Hiper akümülatör adı verilen bu özellik, yıllarca hava kirliliğinin azaltılması için kullanılmak istendi.
Ancak altını ortaya çıkaran bir hiper akümülatör bulunmuyor. Bunun nedeni, altının suda kolayca çözülmemesi ve bitkilerin altın parçacıklarını kökleriyle doğal bir şekilde çekme özelliğinin bulunmaması.
Uluslararası bir araştırma ekibi ise bu sorunun üstesinden gelerek bitkilerde altın hasatı yapılabileceğini düşünüyor. Bitkilerden altın elde etmek için çalışan ekipte yer alan Yeni Zelanda’nın Massey Üniversitesi’nden coğrafya kimyacısı Chris Anderson, “Belli kimyasal şartlar altında, altının çözünürlüğü sağlanabilir” dedi.
BİTKİDEN ALTIN HASATI
Bitkilerden altın elde edilmesi için uzun yıllardır araştırma yapan Anderson, 15 yıl önce yaptığı deneyde, altın parçacıkları içeren kimyasal olarak müdahale edilen topraktan, hardal bitkisinin altını çekebildiğini göstermişti.
Anderson’un geliştirmek istediği yöntem şu şekilde çalışıyor:
Toprak üzerinde yaprak yoğunluğu fazla olan hardal bitkisi, ayçiçeği veya tütün gibi hızlı büyüyen bir bitki seçiliyor. Bitki, altın parçacıkları içeren toprağa ekiliyor. bilim insanları, bu tür bölgeler için eski altın madenlerini çevreleyen alanları ideal olarak gösteriyor. Geleneksel madencilik, altını kaya ve topraktaki diğer minerallerden yüzde 100 ayıramıyor. Ancak bitkiler tam olgunluğuna eriştiğinde, altını çözebilecekleri kimyasala maruz bırakılırsa, bitki topraktan çektiği altını yapraklarındaki gözeneklerde suyla birlikte ortaya çıkarıyor. Ardından, hasat işlemi başlıyor.
Anderson, her ne kadar ilk aşama daha zor görünse de, bitkinin altını çekmesinin kolay, hasatın ise zor kısım olduğunu belirtti:
“Altın, kültür bitkilerinde farklı tepki verir. Eğer bitkiler yakılırsa, altının bir kısmı küle yapışık kalır, diğer kısmı ise yok olur. Külü işlemek çok zor olduğu gibi, nakliyatı çok tehlikeli olan güçlü asitlerin kullanılmasını gerektirir... Bitkilerde bulunan altın, nanoparçacık düzeyindedir. Bu durum, kimya sanayisi için büyük bir potansiyel sunabilir” dedi.
MADENLERİ TEMİZLEYECEK
Altın hasatı, önünde uzun bir yol olsa bile bir gün bitkilerden altın elde edilmesini sağlayabilir. Yine de Anderson bu konuda fazla ümitli olunmaması gerektiğini belirtti.
Bitkilerden altın elde etmenin geleneksel madenciliğin yerini almayacağını belirten Anderson, “Bu yöntemin sakladığı değer, kirli maden bölgelerini temizleyebilecek olması” dedi.
Bitkilerin topraktan altın çekmesini sağlayuan kimyasallar, aynı zamanda topraktaki zehirli elementler olan cıva, arsenik ve bakırın da emilmesine imkan verecek. Maden atıklarında yer alan bu metaller, insanlara ve doğaya olumsuz etkide bulunuyor.
Anderson, ‘madenleri temizleyerek aynı zamanda bu işlemden para kazanabilmeleri halinde iyi bir iş başaracaklarını’ belirtti. Anderson ve ekibi, Endonezya’da altın hasatı yöntemini geliştirmek için çalışmalara devam ediyor.
Öte yandan, bazı bilim insaları altın hasatının çevresel riskler sakladığını belirtti. Madencilerin kayalardan altın elde etmek için kullandığı siyanür ve tiyosiyanat, aynı zamanda bitkilerin altını çözebilmesi için kullanılmalı.
ABD’nin Georgia Üniversitesi’nden Scott Angle, “Altın hasatı sürecinin kendisi çevresel risklere neden olabilir” dedi.

Muz kabuğundan biyoplastik





Türk kızı Elif, muz kabuğundan biyoplastik üretti, Google Bilim Fuarı 2013’te özel ödülü aldı 


Türkiye’den Elif Bilgin (16), “muz kabuklarının biyoplastik üretiminde kullanılması” fikrine dayanan çalışmasıyla dünyanın en büyük online bilim fuarı olan Google Bilim Fuarı’nda (Google Science Fair) binlerce proje arasından sıyrılarak 15 Global Finalist’ten biri olmaya hak kazandı. Lise öğrencisi Elif Bilgin, ayrıca Scientific American “Science in Action” ödülünün de sahibi de oldu.  Google Bilim Fuarı kapsamında çevre, Sağlık veya kaynak sıkıntısı gibi sorunlara yönelik fark yaratacak projesini hayata geçirilebilmesi için Elif Bilgin’e 1 yıl süreyle mentorluk ve 50 bin Amerikan Doları tutarında bütçe desteği sağlanacak.
Büyük Ödül için Yarışmaya Devam
Jürinin aylar süren titiz değerlendirmesinin ardından geçtiğimiz haftalarda duyurulan 90 bölgesel finalistten biri olan Elif Bilgin, küresel elemelerin ardından bugün duyurulan 15 global finalist arasında yer aldı. Son aşama olan “Büyük Ödül”ün sahibi olacak proje 1-30 Ağustos tarihleri arasında yapılacak online halk oylaması ile belirlenecek. Finale kalan genç bilim insanları, 23 Eylül’de kutlamalar ve büyük ödül için Google’ın Kaliforniya’daki merkezinde buluşacak.
Büyük ödülü kazanan öğrenci 10 günlük Galapagos Adaları gezisinin yanı sıra LEGO, CERN veya GOOGLE’a ziyareti de içeren çok çeşitli armağanların da sahibi olacak. Final galası 23 Eylül’de yarışmanın web sitesinden  (http://www.googlesciencefair.com/) Google+ sayfasından ve Youtube kanalından izlenebilecek.
Google büyük bilim insanlarının çoğunun içlerindeki bilim merakını erken yaşlarda geliştirdiği gerçeğinden hareketle, Ocak ayında dünyanın dört bir yanındaki 13-18 yaş arasındaki parlak beyinleri dünyayı değiştirecek fikirlerini paylaşmaya davet etmişti. Bu yıl üçüncü kez düzenlenen Google Bilim Fuarı’na (Google Science Fair) 120’yi aşkın ülkeden, inanılmaz çeşitlilikte ve heyecan verici binlerce başvuruda bulunuldu.

Yapay kulak yapıldı




Bilim insanları yapay organlara bir yenisini eklemekte kararlı. 


Yapay kulak için bir adım kaldı. Amerikalı bilim adamları bir hastanın hücrelerinden yaralanarak labarotuvar ortamında kulak yapmayı başardı.
Yeni gelişmeler ışığında doku teknolojiisi de kullanılarak bir insan dokusuna benzer bir kulak yapıldı.
Boston'daki Massachusetts General Hospital'da geliştirilen yapay kulak, gerçek kulak gibi esneme özelliğine sahip.
Bu tekniğin bir gün kulaklarını kaybeden insanlara yardımcı olacağı ümit ediliyor.
Doku mühendisliği yeni ve gelişen bir alan. Bu alanın amacı yıpranan veya zarar gören organların yerine labarotuvarda yapaylarının üretilmesi..
Daha önce bilim adamları yapay bir kulağı fareler üzerinde büyütmeyi başarmıştı.
Hücreler burada titanyumdan yapılan kulak şeklindeki bir çerçevede geliştiriliyor